Çocukların yeteneklerinin hemen, bir an evvel geliştirilmezse şayet, mazallah kaybolup gideceğine dair bir anlayış geliştirmişiz.
İnsan bir, tek bir yolu seçer ve onda istikrarlı bir şekilde yürür, varsayıyoruz.
Öğrenme doğrusaldır, sanıyoruz.
Öyle mi gerçekten?
İnsanlık tarihine imzasını bırakmış nice kişi böyle dümdüz bir yoldan mı ilerlemiş?
Yoksa daldan dala atlayıp, durulmuş mu birinde, en nihayetinde?
Sahi Müslüman alimlerin aynı anda kaç ilim, zanaat ve meşguliyet dalıyla ilgilendiğini bilen var mı?
Batılı bilginlerin hangileri beş yaşından itibaren eğilim göstermişler, devrim yaptıkları konulara, acaba?
Çocuklarımızın işaretini verdiği her ilgi patlamasında, değişmez bir biçimde o rotada, sözümona tutarlı bir şekilde ilerleyeceğini düşünmek, bugünün ilerlemeci ekonomi düşüncesiyle, nerelerde kesişiyor merak ediyorum...
Zihnimizdeki kodları belirleyen şeylerin aile ve çevrenin de ötesinde, çağın değerleri olduğunu söylüyordu, Ben Nesli kitabında.
Sahiden çağın değerleri alt üst etmiyor mu, doğal bir öğrenme felsefesini benimseyenlerin bile, çocuğun, insanın öngörülemez, saçaklı, çok yönlü, şaşırtıcı ve devingen bir varlık olduğuna olan inancını?
Zihinlerimizi, mantığımızı okullu düşüncelerden arındırmanın (deschool) ilk adımı belki de, öngörmekten vazgeçmek çocuklarımızı ve hayatı.
Hayaller kurmamak değil elbet bu, sadece belirsizliğin içindeki rızaya ulaşmak, vazgeçmek matematiksel hesaplamalardan, minicik devlerin önünden çekilmek sadece.
Demesi ne kolay.
Siz onu bir de bu arınma sürecinde olanlara sorun.
Ben de sorayım: Okullu düşünceden arınma serüvenini paylaşmak isteyenler buyursun yamacımıza...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder