Belli bir müfredatın sınırlandırmasının ötesinde, kişinin içsel yönlendirmelerinin ardına düşülen bir yolculuk dedik, bu okulsuz öğrenim denen şey.
Pek güzel.
Peki ya bagajlarımız? Kendi okullu düşüncelerimiz ve kısıtlarımız ne olacak?
O veya bu şekilde, edindiğimiz eski tecrübelerin etkisi ne olacak çocuklarımızın öğrenme yolculuklarında?
Bu hesapta olmayan büyük soru, işte ailelerin belki en mücadele edeceği nokta.
Neyi, ne kadar, ne zaman ve ne şekilde öğrenmek gerekir?
Dozunda motivasyon, hatta teşvik, hadi daha açık konuşalım dozunda zorlama nasıl olmalı okulsuz öğrenimde?
Sınırlar nasıl belirlenmeli?
***
Spor benim oğlanlar için gözleme dair en büyük alan.
Bir sporu yapmaktan çook önce, uzun uzadıya izlemek isterler.
Spor merkezinin antrenmanlarında, izleyici tribünlerinde bunca vakit geçirmemiz de bundan.
Uzun ziyaretler sonucunda 9 yaş oğlum ok atmak istediğini söyledi.
Yüksek güvenlik gerektiren bir spor, peki dedim, yazdıralım bir kursa.
Nuh dedi peygamber demedi.
İstediğim sadece bir ok bir de yay, sorularım olursa gider sorarım kursa, söz dedi.
Nasıl ettiyse peki dedirtti, Navek okçuluk'ta aldık soluğu.
Geçici bir heves olmadığını hissetmiştim ama beni neyin bekleyeceğini bilmiyordum elbet.
Aylar aylara katıldı, bahçede kendi düzeneğini kurmuş, kendi ritminde antrenmanlara başlamıştı bile.
Tıkandığı yerde cidden de Milli Okçu antrenöre sormuş, ondan bir iki ders almıştı.
Ancak yine de zihnim, bu şekilde olmaz, bir hocanın dizinin dibinde olmadan olmaaaz, bir başına olmaaaz diyordu :)
Hep konuşacak bu ses biliyorum, bazen haklı bazen haksız olacak.
***
Öğrenme yolculuğuna okulsuz ve okçu bir abisinin 250 km öteden kalkıp, sırf ona yönderlik etmek üzere gelmesi, tutkusunu alevlendiren dönüm noktalarından biri oldu. Bu can ve yaptığı bu fedakarlık, başlı başına bir yazı konusu...
Yaz boyunca yayından ayrılmadı, ben çekmeyi bile beceremezken, kirişi takmayı, kurmayı, tamir etmeyi, okçuluğun her bir ince işinde babası ve beni saf dışı bırakacak derece ustalaşmayı başardı.
Ne ki, gözümün önünde cereyan eden başkalarıyla birlikte ok atma arzusu, geri bildirim alma ihtiyacı o denli yoğunlaştı ki, içimde kurs kurs diyen o ses ayaklandı yeniden.
Evet kendi kendine öğreniyor,
Evet ihtiyacı olan yerde hızlanıp, istediği yerde soluklanabiliyor.
Kendi inşa ediyor bilgi sürecini evet,
Ve fakat geri bildirim almak, kendi ilgi alanına ortak olandan,
gerçek bir ihtiyaç; tutmayacak denli hiçbir şey yerini.
Okullu yanım yazdır kursa, derken,
okulsuz öğrenen oğlum, dur bekle diyecek.
Ne zamanki kendi ihtiyacının kendi farkına varacak,
o zaman ortak noktada buluşacağız, kim bilir?
O zamana dek, 1 yıldır süren bu özge yolculuk,
izlenmeye ve dokunmaya devam edecek;
yazan annenin tezgahında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder