20 Şubat 2019 Çarşamba

İki Resim Arasındaki Fark


Okullu ve okulsuz birçok platformu takip ediyorum.
Ailelerin çocuklarla ilgili öğrenim yaklaşımları arasında bazen ciddi farklar gözlemliyorum.

Okullu platformlarda çocuğa öncelikle uyum sağlaması zaviyesinden bakılıyor
ve çocukta birşeyleri düzeltmeye odaklanan bir yaklaşım hakim.

'Çocuğum şu kadar dakikada şu kadar kelime okuyor, artırmak için ne yapmalıyım.
Çocuğum sınıf ortamına uyum sağlayamadı, ne yapmalıyım
Çocuğum okuma güçlüğü yaşıyor, sınıf seviyesini yakalaması için ne yapmalıyım?'
gibi gibi.

Okulsuz platformlar ise çocuğun bulunduğu mevcut hali önceleyip ilgi alanlarını temel alarak ilerleme çabasında.

'Çocuğum Minecraft'ı çok seviyor, video oyunu tabanlı bir öğrenim nasıl olur?
Kızım geri dönüşümden bebek evleri tasarlıyor, nasıl yönlendirebilirim?
Oğlum Harry Potter hayranı, bu tür başka hangi kitaplarla besleyebilirim?
Çocuğum matematiği seviyor, edebiyatla nasıl besleyebilirim?'
gibi gibi.

Aradaki farkı görüyorsunuz. Biri çocuk temelli. Çocuktan hareket ediyor.
Diğeri mevcut öğretim yöntemlerine çocuğu uyumlama gayesinde.
Biri bireysel ilgi alanlarını entellektüel olarak besleme derdinde.
Diğeri ne pahasına olsa da akademik bilgiyi edindirme derdinde.

İki yaklaşım arasında isimlendirmeler ve kavramlar bile değişiyor.
Öğrenme güçlüğü, farklılık oluyor mesela.
Tembellik diye görülen felsefe oluyor,
Can sıkıntısı, hazır bulunuşluğa giden bir adım,
geride kalmak ise kendi hızında öğrenmeye tekabül ediyor.

Bu fark ailenin yaklaşımıyla belirleniyor.
Çocuklar amaçlı bir şekilde bilgiyi edinmek
ve kendilerince anlamlı şekilde yapılandırmak istiyorlar.
Aslında böyle daha kolay öğreniyorlar.
Çünkü öğrenirken eğleniyorlar.

Okulsuz platformlarda Minecraft tabanlı öğrenme müfredatları bile oluşmuş durumda.
Biz oyun tabanlı öğrenmeyi seminerlerle tartışaduralım,
yeni nesiller teknolojiyi su gibi içerek kendi yollarını bulmaya çalışıyorlar zaten.

9.5 yaş oğlum iyi bir Minecraft oyuncusu.
En son arkadaşlarıyla birlikte devasa bir otel inşaa ettiler.
Düşünülmeyen hangi minik ayrıntıları eklediler, hangi tasarımları yaptılar, takip edemedim bile.
Ama matematiği, okumayı, yazmayı ve dahi problem çözmeyi, danışmayı, çözümü uygulamayı aktif bir şekilde dahil ettiler süreçlerine.

En son kendi özel Minecraft dünyasında bir ev inşaa ettiğini gördüm.
Japon mimarisinden etkilenmiş, piramit şeklinde yükselen çatının en tepesine bir şekil yapmış.
Önce anlamadım, açıkladı bana,
-Anne, 'yama' yazdım buraya, hani dağ demekti ya Japonca.

Bilgiyi nasıl yapılandırıyorlar,
Ve nasıl kullanıyorlar,
Nasıl içselleştiriyorlar?

Bir kağıda on defa yama (dağ) yazsaydı, eminim Japonca'dan soğumuştu çoktan.
Oysa mimari tasarımın tepesine bu figürü inşa etmek...
Ancak bir çocuğun orjinal bakışıyla mümkün demek...





19 Şubat 2019 Salı

Thomas Jefferson Öncülerin Eğitimi 2

Farklı yaklaşımlardan ilham almak.
Sanırım yaptığım şey bu.
Bu seferki Amerika'dan.
İlk yazı için bir tık.
Yazarın kitabı için bir tık.



'Bir insanın başka bir insanı eğitebileceği fikri tam anlamıyla bir efsanedir.
Kişinin eğitebileceği tek biri vardır, o da kendisidir...
Amacımız öğretim olmalı, eğitmek değil; zira iyi bir öğretim öğrenciye kendi kendini eğitmesi için ilham verir...'

Peki nasıl?
Amerika'nın kurucusu ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi yazarlarından Thomas Jefferson'un mentörü George Wythe'tır. Wythe'ın öğrencisini yönlendirirken kullandığı yöntemleri araştıran yazar Oliver DeMille, çıkardığı ilkeleri yedi başlıkta toplamış, bakalım neler var:

1. Ders Kitabı yerine Klasikler ilkesi

Kişiyi en evvelinden insanlığın büyük fikirleriyle tanıştırmak, onlara edebi lezzetleri tattıracağı gibi nasıl düşüneleceğini de öğretir. Felsefe, edebiyat, tarih ve diğer disiplinlerde yazılmış iyi eserleri çocuklar, doğru bir sunumla sandığımızdan daha erken yaşlarda özümseyebilirler! Bu yaklaşımın en temel ilkesi bu aslında. Klasik yani alanında yazılmış en iyi eserleri çocuklarımızla okumak.

2. Profesör değil; Mentörlük ilkesi

Yirmi kişiye standart müfredat ile yaklaşan öğretici bir mentör değildir. Mentör insanın önce kendini tanımasını sağlar ve kişiselleştirilmiş bir metot sunar. Standart bir eğitimle öncüler yetiştirilemez, bireysel ilgi ve yeteneklerin merkeze alındığı bir eğitim gerekir.

3. Zorlama; ilham ver ilkesi

Öğrenme süreçlerinde çocuğu zorlamak ve ona karşı sürekli talepkar davranmak yerine onlara ilham ve heyecan verecek yeni yollar bulmalıdır. İlham alan kişiler, öğrenmenin sıkıcı değil eğlenceli olduğunu düşünür ve öğrenme sevgisi kazanır. İyi kitaplarla yemleme yapmak, ev ortamını sanata, bilime, matematiğe özendirecek şekilde tasarlamak. Bu ilke tam beyin fırtınalık!

4. İçeriği değil zamanı yapılandır ilkesi

Yeterli zaman verilmezse hiçbir öğrenme etkili olamaz. Şu kadar vakitte şu kadar matematik yapılacak planı yerine, günün haftanın belli zamanlarındaki rutinlerle çocuğun ihtiyaç duyduğu kadar akademik öğrenmesine fırsat verilmesi gerekir.

5. Vasat değil, Vasıf ilkesi

Özellikle 12 yaş civarından sonra, öğrenme sevgisi kazanmış çocukları yaptıkları işi titizlikle, en kaliteli şekilde yapmaya teşvik etmek demek. Bu noktadan sonra mentör, kişiden ulaşabileceği potansiyeli açığa çıkarmasına yardımcı olacak şekilde en iyiye yönlendirir. Yaptıkları iş her ne ise en iyi şekilde yapmalarının yollarını öğretir. Klasik eserlerle beslenen çocuk zaten buna meyledecektir.

6. Basitleştir, Zorlaştırma İlkesi

Öğretim araçlarını karmaşıklaştırmaya gerek yok. Oku, yaz, projeler yap ve tartış. Bu kadar basit. Klasikleri oku, onlardan ilhamla yaz ve öğrendiklerini mentörünle değerlendir. Daha çeşitli müfredata değil daha derinleşmiş bir yaklaşıma ihtiyaç var.

7. Çocuk değil, Önce Sen İlkesi

Bugün eğitim deyince hep çocukları konuşuyoruz. Oysa çocuklar yetişkinleri taklit ederler. Kendi öğrenimini ciddiye al. Oku, yaz, düşün ve yap. Çocuk seni örnek alacaktır.

Okulsuz öğrenim neden bir hayat tarzı ve neden ailece bir yaklaşım gerektiriyor, cevabı sonuncu ilkede aslında.
Kendi öğrenme yolculuğumuza eğilmemiz bu yüzden önemli.
O yüzden çocuk için yapılan bir şey değil bu.
Çocuk ile yapılan bir şey...

Öğrenmeyi sevmek, ve her konuda heyecan duyabilmek.
Bence demlenmiş her okulsuz öğrenen ailenin portresi işte bu!


Thomas Jefferson Öncülerin Eğitimi 1

Eğitime dair farklı yaklaşımları takip ettiğimi söylemiştim evvelden.
Thomas Jefferson Öncülerin Eğitimi (Leadership Education) de bunlardan biri.



Eğitime bakışını kendi tarihindeki modeller üzerine inşa etmek isteyen bir beyin, Oliver DeMille, tarafından kurulan bir yaklaşım.
Temelinde Amerika'nın kurucu liderlerinin ve onlara mentörlük yapan şahsiyetlerin kullandıkları yöntemleri ilkelere dökmek var.
Meraklısını şu kitaba yönlendirip ilgimi çeken noktaları aktarayım.

İnsanın öğrenme yolculuğunu üç evreye ayırıyor bu yaklaşım:

1. Temel Atma Evresi (Core Phase)
0-8 yaş civarı. Önemli değerleri benimsemek için temel atıyor. Doğruyu yanlışı, güzeli çirkini öğreniyor, düzgün bir çalışma ahlakı kazanması ve rutinler bu dönemde önemli. Elleriyle yaparak öğreniyor. Deniyor, bırakıyor, başka bir şey deniyor. Burada esas duygu, öğrenirken eğleniyor.
Bu evreye doymuş birisi (ki kişi hayatının farklı dönemlerinde farklı konular ve ilgi alanları için bu temel atma evresine tekrar dönebilir) ikinci aşamaya doğallıkla geçiyor.

2. Öğrenme Sevgisi Evresi (Love of Learning Phase)
8-12 yaş civarı. Çocuk temel attığı ve keyif aldığı konularda becerilerini geliştirmek ve derinleşmek istiyor içten bir şekilde. Kısacası teknik bilgiye (!) yavaş yavaş hazır oluyor. Ancak bireyselleştirilmiş bir yaklaşımla, kendisine en uygun yöntemle alıyor bu bilgiyi. Mentörün yönlendirmesi ile projeler, geziler, kitaplar ile zenginleşen bir öğrenme tecrübesi var bu evrede. Çocuğun birkaç saat sevdiği konuya odaklanarak çalışabildiği görülüyor burada.

3. Uzmanlaşma Evresi (Scholar Phase)
12-16 yaş civarı. Buluğ çağına tekabül eden bu evrede genç çeşitli şekillerde kendini ifade etmek istiyor. Daha fazla sorumluluk istiyor. Meraklı olduğu alanlarda bilgi ve tecrübesini genişletmek için kitap kulüpleri, doğa projeleri ve başkaca mentörlerin rehberliğine hazır. Gerçek bir iş ve üretim yaparak uzun blok saatler boyunca ilgi alanında çalışabiliyor. Bu dönemin sonunda genç hayata atılmak istiyor, hani geçmişte iz bırakan insanların hayatlarında çokça gördüğümüz üretim yaşına gelmiş oluyor. (Günümüzde hala 18 öncesine çocuk dense de)

4. Derinleşme Evresi (Depth Phase)
16-22 yaş civarı. İçinde bulunduğu topluma nasıl katkıda bulunacağına dair düşüncelerin yoğunlaştığı dönem. Mentör ihtiyacı farklı bir açıdan güçleniyor burada. Zira kişi idealize ettiği bilge kimselerin rehberliğiyle yol almak isteğinde.

Bu evreler statik değiller, en önemlisi bu.
İnsan hayatın her döneminde benzer aşamalardan geçebilir diyor yazar.

Örneğin matematiği anlamakta zorlanıyorsanız şu yöntemlerle en başa dönün:

*Temel atma evresine geri dönün, matematikle ilgili eğlenceli kitaplar okuyun. Matematikçilerin hayatlarını anlatan iyi kitaplar bulun. Hayatın içindeki matematiği görmeye çalışın. Kutu oyunları oynayın kısaca matematikle eğlenin!
*Bunun ardından öğrenme sevginizin arttığını hissedeceksiniz. Matematikte ilerlemek için bir mentör veya kaynak yardımıyla teknik (!) bilgileri almaya hazır olacaksınız.
*Matematik alanındaki klasik eserleri mentörünüzle okumaya başlayın, o keyfe o zevke erişince çalışma saatlerinin farkında olmayacaksınız. Öğrenmenin zorluklarını temel aşamada aldığınız keyif sayesinde aşabileceksiniz.

Mealen böyle diyor yazar. Tabi bunları nasıl yapacaksınız, nasıl yöntemler kullanılabilir, onların cevaplarını da vermiş. 7 ilke önermiş. İkinci yazıda onu da çevireceğim.

Son söz:
Bu evreler yeni keşifler değiller.
İnsanı gözlemleyen her iyi gözlemcinin az çok fark edeceği dönemler bunlar.

Ama bizim ne çok ihtiyacımız var,
öğrenmenin test kağıtlarıyla değil, insanın taze tuttuğu merakı ve konuyla kurduğu olumlu bağ üzerinden gerçekleştiğini duymaya...

Öğrenmeyi öğrenmek.
Sanırım en güzel ifadesi bu.

Thomas Jefferson Öncülerin Eğitimi yazılarının ikincisi için bir tık.

17 Şubat 2019 Pazar

Hayatta Bölme

-Annee! 4 ay 3 hafta oldu.
-Ne 4 ay 3 hafta oldu?
-Kutul Amare dizisi başlayalı.
-He öyle mi? Nasıl peki, nasıl hesapladın?
-E 19. bölüm sezon finaliydi. 19'u 4'e böldüm.
-Hee...

Bölme ve çarpma bu işler için vardır efendim.
Farazi sayıları, anlamsız rakamlara bölmek için değil.
Hikayesi olan şeyleri seviyor çocuklar.
Matematikte bile...
ve hatta matematikte...

Bitmeyen Tatil

Zamanı bölüyoruz
Önceliklerimize göre
Önemsediklerimize göre

Bölüyor zamanını bir mümin, beşe
Bir esnaf, alışveriş ritmine
Bir seyyah, mevsimlere
Bir vefakar, dost ziyaretlerine.

Görüyor insan, bir tek hayattan ne çok farklılık çıkar.
Önceliğini nereye koyduğuna bakar.

Bir kurumun başlayın öğrenmeye dediği anda,
Güzel havanın tadını çıkaran,
ve iyi bir kitabın hikayesinde kaybolan bir çocukluk...

Belki de en temelde sadece bir öncelik meselesi aslında...

15 Şubat 2019 Cuma

Gece Çalışması

Çocuklarıma dair ilginç bir gözlemim, akademik çalışmaları gece yapmaya meyilli oldukları...
Gündüz sabahın ilk saatleri zinde kafayla daha iyi çalışılır, düşüncesi herkes için doğru değilmiş meğer.
Serbest kalınca insan kendine en uygun ritmi keşfedebiliyor, gördüğüm.
Bizim oğlanlar da sabah hareket, gece aritmetik diyenlerden.

Herkes toparlanıp yatmaya hazırlanırken, geliyor bunlara bir heves, durdur durdurabilirsen.
Geçen gece üç kağıt beş kağıt derken, ee artık yeter, bu kaçıncı kağıtlar yatalım artık dediğimde, içindeki ironiyi gördüm bir an.
Şu ödevler bitsin artıııık diyen çocuklarla, bizim o anki ironik halimiz.

Çocuklar gerçekten öğrenmek istiyorlar.
Kağıtlarla öğrenmek de istiyorlar, evet.
Kendi hallerine kalınca çok da değer veriyorlar üstelik.
Anlattığımız şeylere dikkatleri çekiliyor.
Sürekli bölünmüyorlar çünkü.
Sürekli iteklenmiyorlar da.
Gün içinde hareket özgürlükleri kısıtlanmıyor.
Doğal olarak ilgi duyuyorlar, kelimeler ve sayılar dünyasına.

Yine de kağıt üzerindeki o dil, yabancı geliyor biraz onlara.
Niçin bu kadar 'tanım' olmak zorunda?
Niçin bu kadar soğuk ve teknik olmalı bu dil?
Anlayamıyorlar.
Ama kendi istekleriyle alışıyorlar buna da.
Bu lazımsa hayatta, diyorlar adeta, amenna ona da.
Ama bizim hazır olduğumuz ve
bizim talep ettiğimiz zamanda...